Süreyya Ağaoğlu

Image

Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu, 29 Temmuz 1903 tarihinde Azerbaycan’ın Şuşa kentinde dünyaya gelir. Babası Atatürk’ün fikir ve mücadele arkadaşı düşünür, yazar, siyasetçi ve hukuk profesörü Ahmet Ağaoğlu, annesi ise Sitare Hanım’dır. Beş çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan Süreyya Ağaoğlu, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran; mühendis Abdurrahman Ağaoğlu; siyasetçi, edebiyatçı, hukukçu Samet Ağaoğlu ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu’nun ablasıdır.
1910 yılında ailesiyle Türkiye’ye göç eden Süreyya Ağaoğlu’nun çocukluğu ve gençliği, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Türk Ocağı aydınları ve Mustafa Kemal Paşa ve yakın dostlarından oluşan bir çevrede geçer. 1921 yılında Bezm-i Alem Valide Sultanisi’ni (şimdiki İstanbul Kız Lisesi) bitirir. En büyük isteği hukuk öğrenimi görme olan Süreyya Ağaoğlu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimini tamamlar. 
Süreyya Ağaoğlu, “Bir Ömür Böyle Geçti” isimli eserinde Darülfünun Mekteb-i Hukuk’a (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi) giriş öyküsünü şöyle anlatır: 
“1921 yılı sonbaharında üç arkadaşımla Darülfünun’un yani Zeynep Hanım Konağı’nın merdivenlerini çıkıyorduk. Arkadaşlarımdan biri fen, diğeri edebiyat fakültesine girmek istiyordu, ben de hukuk fakültesini kızlara açtırmak ve hukuk tahsili yapmak istiyordum. O zaman hukuk fakültesi kadınlara kapalı idi. Arkadaşlarım bana gülüyorlardı, muvaffak olup olamayacağım meçhuldü. Hukuk Fakültesi Reisi Selahattin Bey köşede bir masa başında oturuyor yanında Profesör Veli Bey, karşısında da Katib-i Umumi Rauf Bey oturuyordu. İçeriye girip: "Ben Süreyya Ağaoğlu’yum. Bezm-i Alem Valide Sultanisi’ni bu sene bitirdim. Hukuk tahsili yapmak istiyorum, beni hukuka kaydeder misiniz?” dedim. Selahattin Bey hayretle yüzüme baktı. Veli Bey her zaman aşağıya inik başını kaldırdı, ikisi de şaka edip etmediğimi anlamaya çalışıyordu sanırım. O zaman 17 yaşındaki her genç kız çarşaf giyerdi ama ben çarşafsızdım, gri bir tayyör giymiştim. Nihayet Selahattin Bey kahkaha ile güldü: “Üç arkadaş daha bul, hemen fakülteyi açalım.” dedi. Hakikaten fakülte “açmak” gerekiyordu, zira kadınlar erkekler ile beraber okuyamıyorlardı. Öğleden önce erkekler, öğleden sonra kadınlar ders görüyordu. Tabii bir tek talebe için bütün hocalar öğleden sonra ders veremezlerdi. Veli Bey başını kaldırdı: “Kadına daha ziyade doktorluk yakışır, o fakülteyi açtırsanız.” dedi. Ben de: “Onu da doktor olmaya heves edenler açtırsın!” cevabını verdim. Selahattin Bey: “Hak, hukuk meselesi değil mi? Süreyya Hanım hakkını burada arıyor, muvaffak olmasını dileyelim.” dedi.

"Odadan deli gibi çıktım. Şimdi başka fakültelere yazılmış olan arkadaşları kandırmak lazımdı. Hemen, sonradan Sıddık Sami’nin (Onar) eşi olan Bedia’ya koştum Başka fakülteye yazılmıştı. Hukuk fakültesinin açıldığını söyleyerek onu ikna ettim. Bedia ile diğer iki arkadaşımız Melahat ile Saime’yi de ikna ederek dördümüz hukuka kaydedildik. Benim numaram 1 idi. Selahattin Bey bana çarşaf giymem gerektiğini söyledi. İkinci sömestrde bizi erkek arkadaşlarımızla birlikte okutmaya karar verdiler. Dört talebe için bütün profesörlerin öğleden sonralarının alınması doğru değildi. Bir cumartesi günü 63 kişilik sınıfa girdiğimde birdenbire şaşırmadım, desem yalan olur. O zamana göre ben ileri fikirli bir insandım. Nitekim ilk fırsatta çarşafı çıkartıp manto ile fakülteye gitmeye başladım. Evimizdeki telkinlerin etkisi ile kadın-erkek eşitliğine inanıyor, bunu da kendimce ispata uğraşıyordum."
“1921 yılı sonbaharında üç arkadaşımla Darülfünun’un yani Zeynep Hanım Konağı’nın merdivenlerini çıkıyorduk. Arkadaşlarımdan biri fen, diğeri edebiyat fakültesine girmek istiyordu, ben de hukuk fakültesini kızlara açtırmak ve hukuk tahsili yapmak istiyordum. O zaman hukuk fakültesi kadınlara kapalı idi. Arkadaşlarım bana gülüyorlardı, muvaffak olup olamayacağım meçhuldü. Hukuk Fakültesi Reisi Selahattin Bey köşede bir masa başında oturuyor yanında Profesör Veli Bey, karşısında da Katib-i Umumi Rauf Bey oturuyordu. İçeriye girip: "Ben Süreyya Ağaoğlu’yum. Bezm-i Alem Valide Sultanisi’ni bu sene bitirdim. Hukuk tahsili yapmak istiyorum, beni hukuka kaydeder misiniz?” dedim. Selahattin Bey hayretle yüzüme baktı. Veli Bey her zaman aşağıya inik başını kaldırdı, ikisi de şaka edip etmediğimi anlamaya çalışıyordu sanırım. O zaman 17 yaşındaki her genç kız çarşaf giyerdi ama ben çarşafsızdım, gri bir tayyör giymiştim. Nihayet Selahattin Bey kahkaha ile güldü: “Üç arkadaş daha bul, hemen fakülteyi açalım.” dedi. Hakikaten fakülte “açmak” gerekiyordu, zira kadınlar erkekler ile beraber okuyamıyorlardı. Öğleden önce erkekler, öğleden sonra kadınlar ders görüyordu. Tabii bir tek talebe için bütün hocalar öğleden sonra ders veremezlerdi. Veli Bey başını kaldırdı: “Kadına daha ziyade doktorluk yakışır, o fakülteyi açtırsanız.” dedi. Ben de: “Onu da doktor olmaya heves edenler açtırsın!” cevabını verdim. Selahattin Bey: “Hak, hukuk meselesi değil mi? Süreyya Hanım hakkını burada arıyor, muvaffak olmasını dileyelim.” dedi.

"Odadan deli gibi çıktım. Şimdi başka fakültelere yazılmış olan arkadaşları kandırmak lazımdı. Hemen, sonradan Sıddık Sami’nin (Onar) eşi olan Bedia’ya koştum Başka fakülteye yazılmıştı. Hukuk fakültesinin açıldığını söyleyerek onu ikna ettim. Bedia ile diğer iki arkadaşımız Melahat ile Saime’yi de ikna ederek dördümüz hukuka kaydedildik. Benim numaram 1 idi. Selahattin Bey bana çarşaf giymem gerektiğini söyledi. İkinci sömestrde bizi erkek arkadaşlarımızla birlikte okutmaya karar verdiler. Dört talebe için bütün profesörlerin öğleden sonralarının alınması doğru değildi. Bir cumartesi günü 63 kişilik sınıfa girdiğimde birdenbire şaşırmadım, desem yalan olur. O zamana göre ben ileri fikirli bir insandım. Nitekim ilk fırsatta çarşafı çıkartıp manto ile fakülteye gitmeye başladım. Evimizdeki telkinlerin etkisi ile kadın-erkek eşitliğine inanıyor, bunu da kendimce ispata uğraşıyordum."
Image
Image
Hukuk fakültesini 1924-1925 öğretim yılında bitiren Süreyya Ağaoğlu’nun bu başarısı Batı dünyasındaki hukuk çevrelerinde çok olumlu yankılar yaratır. Kendisine Rockefeller Foundation tarafından Paris Uluslararası Enstitüsü’nde üç aylık seminer bursu teklif edilir. Fakat Türkiye’de gerekli izinleri alamadığı için Paris’e gidemez ve Adalet Bakanlığı’nda staja başlar.

Süreyya Ağaoğlu, 1928 yılında avukatlık ruhsatını alarak Türkiye’nin ilk kadın avukatı ünvanının sahibi olur ve yaşamı boyunca avukatlık mesleğini sürdürür. 1929 yılında Ankara’da Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi’nde çalışmaya başlayan Süreyya Ağaoğlu, 1931’de bu görevinden ayrılır ve serbest avukatlığa başlar. 1932 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınır. İstanbul’daki meslek hayatına Fethi Okyar’ın tavsiyesiyle Av. Maitre Adrien Biliotti’nin yazıhanesinde başlayan Süreyya Ağaoğlu, 1945 yılında Londra’daki Edwards & Edwards firmasında Türk Hukuk Müşaviri olarak görev alır. Artık yılın yarısında Türkiye’de, diğer yarısında ise Londra’da çalışır.
Hukuk fakültesini 1924-1925 öğretim yılında bitiren Süreyya Ağaoğlu’nun bu başarısı Batı dünyasındaki hukuk çevrelerinde çok olumlu yankılar yaratır. Kendisine Rockefeller Foundation tarafından Paris Uluslararası Enstitüsü’nde üç aylık seminer bursu teklif edilir. Fakat Türkiye’de gerekli izinleri alamadığı için Paris’e gidemez ve Adalet Bakanlığı’nda staja başlar. Süreyya Ağaoğlu, 1928 yılında avukatlık ruhsatını alarak Türkiye’nin ilk kadın avukatı ünvanının sahibi olur ve yaşamı boyunca avukatlık mesleğini sürdürür. 1929 yılında Ankara’da Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi’nde çalışmaya başlayan Süreyya Ağaoğlu, 1931’de bu görevinden ayrılır ve serbest avukatlığa başlar. 1932 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınır. İstanbul’daki meslek hayatına Fethi Okyar’ın tavsiyesiyle Av. Maitre Adrien Biliotti’nin yazıhanesinde başlayan Süreyya Ağaoğlu, 1945 yılında Londra’daki Edwards & Edwards firmasında Türk Hukuk Müşaviri olarak görev alır. Artık yılın yarısında Türkiye’de, diğer yarısında ise Londra’da çalışır.
Süreyya Ağaoğlu, 1946 yılında Amerika’da toplanan Kadınlar Birliği Kongresi’ne davet edilir. Yaklaşık üç ay süreyle Amerika’da kalan Süreyya Ağaoğlu, Yale, Columbia ve Chicago Üniversitelerinde incelemeler yapar. Columbia Radyosu’nda konuşmaları yayımlanır. Bunun yanı sıra, Amerika’da da Kadın Hukukçular Birliği’ne üye olan Süreyya Ağaoğlu, Uluslararası Barolar Birliği ile görüşmeler yaparak İstanbul Barosu’nun bu birliğe üye olmasını sağlar. 1960 yılına kadar bu kuruluşun yegane Kadın Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapar. Uluslararası Barolar Birliği vasıtasıyla Avrupa’daki (Union Internationale des Avocats) Uluslararası Avukatlar Birliği’ne üye olur. 1947 yılında Türkiye’ye döner. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil ve Ahmet Emin Yalman ile birlikte Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurarlar. “Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar.” diyen Süreyya Ağaoğlu, 1949 yılında ise yüzlerce kimsesiz ve imkanları sınırlı çocuğu topluma kazandıran Çocuk Dostları Derneği’ni kurar.
 
Süreyya Ağaoğlu 1950’de Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve Soroptimist Kadınlar Derneği’nin Türkiye kollarını kurar. 1951’de Londra’daki Barolar Birliği Kongresi’ne katılır. Amerikalı kadınlar tarafından düzenlenen Hukukçu Kadınlar Kongresi Süreyya Ağaoğlu’nun girişimi ile 1952’de İstanbul’da toplanır. Toplantıda bu kuruluşa başkan seçilir, başkanlık görevi 1954 yılına kadar sürer. Aynı yıl Madrid'te Uluslararası Barolar Birliği Kongresi’nde bulunur. Madrid Kongresi’ni Berlin’deki Uluslararası Hukukçular Komisyonu Kongresi izler. Ayrıca Pakistan Kadınlar Birliği’nin düzenlediği konferansa davet edilir.
 
Süreyya Ağaoğlu, 1953’te Uluslararası Göçmenler Kongresi'ne katılmak üzere Strasbourg’a gider. Finlandiya’da, Helsinki’de 1954’te toplanan Hukukçu Kadınlar Kongresi'ne başkanlık eder. Bunu izleyen günlerde Berlin Hukukçu Kadınlar Toplantısı'nın açılış konuşmasını yapar. Aynı yıl Monte Carlo’daki Barolar Birliği ve Hukukçu Kadınlar Toplantılarına katılır. 1956’da ise Uluslararası Barolar Birliği’nin Oslo Kongresi’ne katılan Süreyya Ağaoğlu, 1958’de Nazlı Tlabar ile Hint Kadın Teşkilatı’nın davetlisi olarak Seylan’a gider. 1959’da New Delhi’de Hukukçular Konferansı’na katılır. 1960’ta da Kadın Hukukçular Birliği tarafından Birleşmiş Milletler Cenevre Teşkilatı’na temsilci olarak seçilir. 1965’te Fahriye Akman ile Atina’da Hukukçu Kadınlar Kongresi’nde bulunur.
 
Süreyya Ağaoğlu, 1968 yılında İstanbul’da bir grup kadın hukukçu arkadaşıyla Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’ni kurar. Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu’nun İstanbul’daki ilk konsey toplantısı aynı yıl Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin organizasyonu ile yapılır. 1971’de Monte Carlo’da Beynelmilel Barolar Birliği Konferansı’na, 1973’te Londra’da düzenlenen Kadın Hukukçular Konseyi Toplantısı’na katılan Süreyya Ağaoğlu, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği üyesi hukukçu kadınlarla birlikte Uluslararası Kadın Hukukçular Konfederasyonu’nun 1975 Varna Kongresi’ne (bu kongrede Uluslararası Hukukçu Kadınlar Konfederasyonu’nun ikinci başkanlığına seçilir), 1977’de Palermo’daki “organ nakli” konulu sempozyuma; 1979’da Atina’daki kongreye, 1980’de Prof. Nihal Uluocak ve Aysel Çelikel ile birlikte Brüksel’de yapılan Hukukçu Kadınlar Federasyonu Konsey Toplantısı'na, 1982’de Caracas’ta toplanan Uluslararası Kadın Avukatlar Kongresi’ne katılır.
Süreyya Ağaoğlu, 1946 yılında Amerika’da toplanan Kadınlar Birliği Kongresi’ne davet edilir. Yaklaşık üç ay süreyle Amerika’da kalan Süreyya Ağaoğlu, Yale, Columbia ve Chicago Üniversitelerinde incelemeler yapar. Columbia Radyosu’nda konuşmaları yayımlanır. Bunun yanı sıra, Amerika’da da Kadın Hukukçular Birliği’ne üye olan Süreyya Ağaoğlu, Uluslararası Barolar Birliği ile görüşmeler yaparak İstanbul Barosu’nun bu birliğe üye olmasını sağlar. 1960 yılına kadar bu kuruluşun yegane Kadın Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapar. Uluslararası Barolar Birliği vasıtasıyla Avrupa’daki (Union Internationale des Avocats) Uluslararası Avukatlar Birliği’ne üye olur. 1947 yılında Türkiye’ye döner. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil ve Ahmet Emin Yalman ile birlikte Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurarlar. “Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar.” diyen Süreyya Ağaoğlu, 1949 yılında ise yüzlerce kimsesiz ve imkanları sınırlı çocuğu topluma kazandıran Çocuk Dostları Derneği’ni kurar.
 
Süreyya Ağaoğlu 1950’de Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve Soroptimist Kadınlar Derneği’nin Türkiye kollarını kurar. 1951’de Londra’daki Barolar Birliği Kongresi’ne katılır. Amerikalı kadınlar tarafından düzenlenen Hukukçu Kadınlar Kongresi Süreyya Ağaoğlu’nun girişimi ile 1952’de İstanbul’da toplanır. Toplantıda bu kuruluşa başkan seçilir, başkanlık görevi 1954 yılına kadar sürer. Aynı yıl Madrid'te Uluslararası Barolar Birliği Kongresi’nde bulunur. Madrid Kongresi’ni Berlin’deki Uluslararası Hukukçular Komisyonu Kongresi izler. Ayrıca Pakistan Kadınlar Birliği’nin düzenlediği konferansa davet edilir.
 
Süreyya Ağaoğlu, 1953’te Uluslararası Göçmenler Kongresi'ne katılmak üzere Strasbourg’a gider. Finlandiya’da, Helsinki’de 1954’te toplanan Hukukçu Kadınlar Kongresi'ne başkanlık eder. Bunu izleyen günlerde Berlin Hukukçu Kadınlar Toplantısı'nın açılış konuşmasını yapar. Aynı yıl Monte Carlo’daki Barolar Birliği ve Hukukçu Kadınlar Toplantılarına katılır. 1956’da ise Uluslararası Barolar Birliği’nin Oslo Kongresi’ne katılan Süreyya Ağaoğlu, 1958’de Nazlı Tlabar ile Hint Kadın Teşkilatı’nın davetlisi olarak Seylan’a gider. 1959’da New Delhi’de Hukukçular Konferansı’na katılır. 1960’ta da Kadın Hukukçular Birliği tarafından Birleşmiş Milletler Cenevre Teşkilatı’na temsilci olarak seçilir. 1965’te Fahriye Akman ile Atina’da Hukukçu Kadınlar Kongresi’nde bulunur.
 
Süreyya Ağaoğlu, 1968 yılında İstanbul’da bir grup kadın hukukçu arkadaşıyla Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’ni kurar. Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu’nun İstanbul’daki ilk konsey toplantısı aynı yıl Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’nin organizasyonu ile yapılır. 1971’de Monte Carlo’da Beynelmilel Barolar Birliği Konferansı’na, 1973’te Londra’da düzenlenen Kadın Hukukçular Konseyi Toplantısı’na katılan Süreyya Ağaoğlu, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği üyesi hukukçu kadınlarla birlikte Uluslararası Kadın Hukukçular Konfederasyonu’nun 1975 Varna Kongresi’ne (bu kongrede Uluslararası Hukukçu Kadınlar Konfederasyonu’nun ikinci başkanlığına seçilir), 1977’de Palermo’daki “organ nakli” konulu sempozyuma; 1979’da Atina’daki kongreye, 1980’de Prof. Nihal Uluocak ve Aysel Çelikel ile birlikte Brüksel’de yapılan Hukukçu Kadınlar Federasyonu Konsey Toplantısı'na, 1982’de Caracas’ta toplanan Uluslararası Kadın Avukatlar Kongresi’ne katılır.
“Londra’da Gördüklerim”, “Bir Ömür Böyle Geçti” ve Sessiz Gemiyi Beklerken” adlı kitapların yanı sıra, çeşitli hukuki makalelerin de yazarı olan Süreyya Ağaoğlu, 1974 yılında meslekte kırk yılını tamamlayan kırk avukat arasına seçilir ve ödülünü dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ten alır.
 
Süreyya Ağaoğlu, 29 Aralık 1989 yılında İstanbul’da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşüp beyin kanaması geçirerek yaşama veda eder.
 
Süreyya Ağaoğlu’na ait aile fotoğrafları, mektuplar, gazete kupürleri ve diğer belgelerden oluşan özel arşiv, İstanbul’daki Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’ndadır.
 
Hukukçuluğunun yanı sıra, Atatürk İlke ve İnkılaplarının, çocuk ve kadın haklarının yılmaz bir savunucusu olan Süreyya Ağaoğlu’nun seçkin kişiliği ve bıraktığı  eserler önünde saygıyla eğiliyoruz.
Image
Image
“Londra’da Gördüklerim”, “Bir Ömür Böyle Geçti” ve Sessiz Gemiyi Beklerken” adlı kitapların yanı sıra, çeşitli hukuki makalelerin de yazarı olan Süreyya Ağaoğlu, 1974 yılında meslekte kırk yılını tamamlayan kırk avukat arasına seçilir ve ödülünü dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ten alır.
 
Süreyya Ağaoğlu, 29 Aralık 1989 yılında İstanbul’da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşüp beyin kanaması geçirerek yaşama veda eder.
 
Süreyya Ağaoğlu’na ait aile fotoğrafları, mektuplar, gazete kupürleri ve diğer belgelerden oluşan özel arşiv, İstanbul’daki Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’ndadır.
 
Hukukçuluğunun yanı sıra, Atatürk İlke ve İnkılaplarının, çocuk ve kadın haklarının yılmaz bir savunucusu olan Süreyya Ağaoğlu’nun seçkin kişiliği ve bıraktığı  eserler önünde saygıyla eğiliyoruz.

Adres ve İletişim

Maslak Mah. Maslak Meydan Sok. No.4  Sarıyer İstanbul
(0212) 276 11 35

Sanal Müze

Bizi takip edin

acik-acik-logo-pozitif.png
Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği - Tüm hakları gizlidir. Bu web sitesi Digital Ambar tarafından yapılmıştır. © 2025.

Arama